AKP'den istifa ederek DEVA Partisini kuran isimler arasında yer alan Genel Başkan Yardımcısı Medeni Yılmaz, "Salgında siz mücadeleyi hastanede değil, sahada yapmak zorundasınız. Eğer sahada yeterli mücadele yapmazsanız, o sahada yapmadığınız mücadele sonuçlarını hastanede görmeye başlarsınız" diyerek Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’yı uyardı.
Kendisi de hekim olan DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Medeni Yılmaz, Sağlık Bakanı Koca'nın ilk kez vaka sayılarını açıklaması konusunda, "Bu başlı başına bir problem. Hastanede yatan hastalar, salgın açısından artık bizim için bir tehlike değildir. Çünkü onlar zaten hastanede salgın konusunda en tehlikelisi, sokakta bulaştırma riski olan hastanede olmayan kişiler. Yani test pozitif diye nitelendirdiğimiz virüsü taşıyan bir şekilde semptom gösteren veya göstermeyen ama herkese bulaştırma riski olanlardır" yorumunu yaptı.
"SALGIN İLE SAHADA MÜCADELE ETMEZSENİZ, SONUÇLARINI HASTANEDE GÖRÜRSÜNÜZ"
Yılmaz, salgınla mücadele konusunda hükümetin politikalarını "Salgında siz mücadeleyi hastanede değil, sahada yapmak zorundasınız. Eğer sahada yeterli mücadele yapmazsanız, o sahada yapmadığınız mücadele sonuçlarını hastanede görmeye başlarsınız" diyerek eleştirdi. Yılmaz, şunları söyledi:
"Türkiye’de sağlıkla ilgili gerek AK Parti iktidarı döneminde gerekse ondan önceki dönemlerde olması gerekenden biraz daha uzak sağlık programları yapıldı. Sağlıkta üç tane önemli aşamadan söz edebiliriz. Bir tanesi koruyucu hekimlik halk sağlığı ikincisi tedavi edici hekimlik onun sonrasındaki rehabilite edici hekimlik diye söyleyebiliriz. Koruyucu hekimlik ve halk sağlığı en değerli, maliyet olarak da en ucuz olması gereken ve hükümetlerin belki ilk planda yapması gereken tedbirler diyebiliriz. Fakat bu konuda yeteri kadar bir önlem alındığını söylemek mümkün değil. Biz daha çok ikinci kısmıyla çok fazla meşgul olduk ülke olarak. Evet, hastane altyapımız sağlıktaki fiziksel alt yapımız iyi. Ama salgında siz mücadeleyi hastanede değil, sahada yapmak zorundasınız. Eğer sahada yeterli mücadele yapmazsanız, o sahada yapmadığınız mücadele sonuçlarını hastanede görmeye başlarsınız. Hastanedeki alt yapınız ne kadar fazla olursa olsun, gün gelir alt yapınız buna yeterli durumda olmayabilir. Nitekim şu anda yaşadığımız durum aşağı yukarı maalesef bu."
"Şu anda toplumda pozitif bulaştırma riski olan insanların dolaştığını herkes biliyor" diyen Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sağlık Bakanlığı, iktidar pandemi konusunda öncelikle halka güven vermek zorunda, güven vermesi için de olayı bütün açıklığıyla toplumla paylaşmak gibi bir mecburiyeti var. Bunu yapmadı maalesef; şu ana kadar toplumdan gerçekler büyük ölçüde gizlendi, saklandı, açıklanmadı. Bu da hepimizin yaşadığı gibi toplumda bir rehavete sebep oldu. Tedbir almakta toplum olarak yetersiz, eksik kaldık ve salgın da geldiğimiz noktada şu anda çok kötü durumdayız. Tabir yerindeyse toplum boğuluyor. Hastaneler, yoğun bakımlar dolu. Sokakta bulaştırma riski olan, ne kadar insan geziyor dolaşıyor bilmiyoruz. Şu ana kadar açıkladığı hasta sayılarına ilaveten, vaka sayılarını açıkladı. Bu başlı başına bir problem. Hastanede yatan hastalar, salgın açısından artık bizim için bir tehlike değildir. Çünkü onlar zaten hastanede salgın konusunda en tehlikelisi, sokakta bulaştırma riski olan hastanede olmayan kişiler. Yani test pozitif diye nitelendirdiğimiz virüsü taşıyan bir şekilde semptom gösteren veya göstermeyen ama herkese bulaştırma riski olanlardır. Fakat ne yazık ki Sağlık Bakanlığı, başından beri en çok hastanede yatan hastalarla ilgili beyanlarda açıklamalarda bulundu. Bu salgınla mücadele konusunda bence son derece eksik ve yanlış bir yerden tutulduğunu gösterir. Nitekim dün açıkladığı rakamlar da artık inandırıcı değil. 28.000 rakamının çok daha üzerinde şu anda toplumda pozitif bulaştırma riski olan insanların dolaştığını herkes biliyor."
"DİĞER HASTALIKLARI NE YAĞACAĞIZ?"
"Salgının başında kamu özel bütün hastaneler pandemi hastanesi ilan edildi. O zaman hasta sayıları çok fazla değildi, ama bütün hastaneler bir anda enfekte hasta görünümüne girdi. Şimdi salgından hemen önceki güne bakarsak, ondan da geriye doğru gidersek o hastanelerini salgın olmadan da hastalarla dolup taşıyordu. Şimdi sadece salgınla ilgili hasta mı var yani? Şu anda diğer hastalıkları ne yapacağız? Biz kanserle mücadelede, billboardlarda 'Kanserle mücadeleden korkma, geç kalmaktan kork' diyoruz; öbür taraftan hastanelere gitmeye korkar hale geldik."
"SALGIN MÜCADELESİ TOPYEKUN BİR MÜCADELEDİR"
"Bu ülkede Tabipler Odası diye bütün hekimlerin bağlı olduğu meslek kuruluşları var. Türk Tabipleri Birliği çok yetkin çok önemli bilim adamlarını bünyesinde barındıran onların üst kuruluşudur. Böyle bir pandemi sürecinde böyle bir meslek grubunu devre dışı bırakmak, asla doğru bir davranış biçimi değil. Salgın mücadelesi, topyekun bir mücadeledir, siyasi bir mücadele değildir. Bir siyaset malzemesine konu edilecek, bir konu değil çok önemli bir konudur. Topyekun yapılması gerekir. Milli bir mücadele şeklinde yapılması gerekir. Bu konuda böyle bir ayrımcılığa girmek, bazılarını dışlamak, ideolojik davranmak, siyasi düşünceleri ön planda tutmak asla ve asla doğru değildir. Kabul edilir değildir. Nitekim salgınla mücadeledeki sıkıntılarımızın belki en önemli sebeplerinden bir tanesi de bu olmuştur. Eğer ilgili meslek örgütleriyle, sivil toplum örgütleriyle, yerel yönetimlerle ortaklaşılabilseydi eminim ki pandemi mücadelesinde biz bugün bulunduğumuz noktadan çok daha iyi bir noktada olabililirdik."
Kaynak:Anka Haber Ajansı
Deva Partili Medeni Yılmaz Uyardı: Sahada Covid Mücadelesi Yapmazsanız, Sonuçlarını Hastanede Görürsünüz
AKP'den istifa ederek DEVA Partisini kuran isimler arasında yer alan Genel Başkan Yardımcısı Medeni Yılmaz, "Salgında siz mücadeleyi hastanede değil, sahada yapmak zorundasınız. Eğer sahada yeterli mücadele yapmazsanız, o sahada yapmadığınız mücadele sonuçlarını hastanede görmeye başlarsınız" diyerek Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’yı uyardı.
Kendisi de hekim olan DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Medeni Yılmaz, Sağlık Bakanı Koca'nın ilk kez vaka sayılarını açıklaması konusunda, "Bu başlı başına bir problem. Hastanede yatan hastalar, salgın açısından artık bizim için bir tehlike değildir. Çünkü onlar zaten hastanede salgın konusunda en tehlikelisi, sokakta bulaştırma riski olan hastanede olmayan kişiler. Yani test pozitif diye nitelendirdiğimiz virüsü taşıyan bir şekilde semptom gösteren veya göstermeyen ama herkese bulaştırma riski olanlardır" yorumunu yaptı.
"SALGIN İLE SAHADA MÜCADELE ETMEZSENİZ, SONUÇLARINI HASTANEDE GÖRÜRSÜNÜZ"
Yılmaz, salgınla mücadele konusunda hükümetin politikalarını "Salgında siz mücadeleyi hastanede değil, sahada yapmak zorundasınız. Eğer sahada yeterli mücadele yapmazsanız, o sahada yapmadığınız mücadele sonuçlarını hastanede görmeye başlarsınız" diyerek eleştirdi. Yılmaz, şunları söyledi:
"Türkiye’de sağlıkla ilgili gerek AK Parti iktidarı döneminde gerekse ondan önceki dönemlerde olması gerekenden biraz daha uzak sağlık programları yapıldı. Sağlıkta üç tane önemli aşamadan söz edebiliriz. Bir tanesi koruyucu hekimlik halk sağlığı ikincisi tedavi edici hekimlik onun sonrasındaki rehabilite edici hekimlik diye söyleyebiliriz. Koruyucu hekimlik ve halk sağlığı en değerli, maliyet olarak da en ucuz olması gereken ve hükümetlerin belki ilk planda yapması gereken tedbirler diyebiliriz. Fakat bu konuda yeteri kadar bir önlem alındığını söylemek mümkün değil. Biz daha çok ikinci kısmıyla çok fazla meşgul olduk ülke olarak. Evet, hastane altyapımız sağlıktaki fiziksel alt yapımız iyi. Ama salgında siz mücadeleyi hastanede değil, sahada yapmak zorundasınız. Eğer sahada yeterli mücadele yapmazsanız, o sahada yapmadığınız mücadele sonuçlarını hastanede görmeye başlarsınız. Hastanedeki alt yapınız ne kadar fazla olursa olsun, gün gelir alt yapınız buna yeterli durumda olmayabilir. Nitekim şu anda yaşadığımız durum aşağı yukarı maalesef bu."
"Şu anda toplumda pozitif bulaştırma riski olan insanların dolaştığını herkes biliyor" diyen Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sağlık Bakanlığı, iktidar pandemi konusunda öncelikle halka güven vermek zorunda, güven vermesi için de olayı bütün açıklığıyla toplumla paylaşmak gibi bir mecburiyeti var. Bunu yapmadı maalesef; şu ana kadar toplumdan gerçekler büyük ölçüde gizlendi, saklandı, açıklanmadı. Bu da hepimizin yaşadığı gibi toplumda bir rehavete sebep oldu. Tedbir almakta toplum olarak yetersiz, eksik kaldık ve salgın da geldiğimiz noktada şu anda çok kötü durumdayız. Tabir yerindeyse toplum boğuluyor. Hastaneler, yoğun bakımlar dolu. Sokakta bulaştırma riski olan, ne kadar insan geziyor dolaşıyor bilmiyoruz. Şu ana kadar açıkladığı hasta sayılarına ilaveten, vaka sayılarını açıkladı. Bu başlı başına bir problem. Hastanede yatan hastalar, salgın açısından artık bizim için bir tehlike değildir. Çünkü onlar zaten hastanede salgın konusunda en tehlikelisi, sokakta bulaştırma riski olan hastanede olmayan kişiler. Yani test pozitif diye nitelendirdiğimiz virüsü taşıyan bir şekilde semptom gösteren veya göstermeyen ama herkese bulaştırma riski olanlardır. Fakat ne yazık ki Sağlık Bakanlığı, başından beri en çok hastanede yatan hastalarla ilgili beyanlarda açıklamalarda bulundu. Bu salgınla mücadele konusunda bence son derece eksik ve yanlış bir yerden tutulduğunu gösterir. Nitekim dün açıkladığı rakamlar da artık inandırıcı değil. 28.000 rakamının çok daha üzerinde şu anda toplumda pozitif bulaştırma riski olan insanların dolaştığını herkes biliyor."
"DİĞER HASTALIKLARI NE YAĞACAĞIZ?"
"Salgının başında kamu özel bütün hastaneler pandemi hastanesi ilan edildi. O zaman hasta sayıları çok fazla değildi, ama bütün hastaneler bir anda enfekte hasta görünümüne girdi. Şimdi salgından hemen önceki güne bakarsak, ondan da geriye doğru gidersek o hastanelerini salgın olmadan da hastalarla dolup taşıyordu. Şimdi sadece salgınla ilgili hasta mı var yani? Şu anda diğer hastalıkları ne yapacağız? Biz kanserle mücadelede, billboardlarda 'Kanserle mücadeleden korkma, geç kalmaktan kork' diyoruz; öbür taraftan hastanelere gitmeye korkar hale geldik."
"SALGIN MÜCADELESİ TOPYEKUN BİR MÜCADELEDİR"
"Bu ülkede Tabipler Odası diye bütün hekimlerin bağlı olduğu meslek kuruluşları var. Türk Tabipleri Birliği çok yetkin çok önemli bilim adamlarını bünyesinde barındıran onların üst kuruluşudur. Böyle bir pandemi sürecinde böyle bir meslek grubunu devre dışı bırakmak, asla doğru bir davranış biçimi değil. Salgın mücadelesi, topyekun bir mücadeledir, siyasi bir mücadele değildir. Bir siyaset malzemesine konu edilecek, bir konu değil çok önemli bir konudur. Topyekun yapılması gerekir. Milli bir mücadele şeklinde yapılması gerekir. Bu konuda böyle bir ayrımcılığa girmek, bazılarını dışlamak, ideolojik davranmak, siyasi düşünceleri ön planda tutmak asla ve asla doğru değildir. Kabul edilir değildir. Nitekim salgınla mücadeledeki sıkıntılarımızın belki en önemli sebeplerinden bir tanesi de bu olmuştur. Eğer ilgili meslek örgütleriyle, sivil toplum örgütleriyle, yerel yönetimlerle ortaklaşılabilseydi eminim ki pandemi mücadelesinde biz bugün bulunduğumuz noktadan çok daha iyi bir noktada olabililirdik."
Kaynak:Anka Haber Ajansı